Takvim yapraklarında Fenerbahçe tarihi

Fenerium mağazalarında ve kitapçılarda 24.50 YTL’den satışa sunulan Fenerbahçe takvimleri aynı zamanda bir tür Fenerbahçe tarihini de yansıtmış oluyor.

Saatli maarif takvimi mantığıyla hazırlanan Fenerbahçe takviminin yazarı Hakyeri takvimin aslında bir tür Fenerbahçe tarihi niteliğinde olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Bu çalışmayla aslında takvim formunda bir Fenerbahçe tarihi ortaya çıktı. Çünkü kuruluşundan bugüne dek Fenerbahçe’ye ilişkin ne varsa, hepsi üstelik günleriyle, yıldönümleriyle yazıldı. Bu önemli günler yine döneme ait fotoğraflarla belgelendi. Fenerbahçe Spor Kulübü bu amaçla arşivini açtı. Sonuçta taraftarın yapraklarını koparmaya kıyamayacağı bir takvimi camiaya kazandırmış olduk.”

Fenerbahçe takviminde, Ankara’da Fenerbahçe’yi bandoyla karşılayan kulüp doktoru Reşat Dermanver’in başına gelenlerden, trafikte mahsur kalan Rıdvan’ın polis motoruyla Kadıköy’deki Galatasaray maçına nasıl yetiştirildiğine kadar birçok anekdot da yer alıyor.

Takvimin en ilgi çekici yapraklarından biri de Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın Düzcespor’da top koşturduğu yıllara ait...

İşte o yapraktan bir örnek...

FUTBOLCU OLARAK AZİZ YILDIRIM
“Futbol oynarken ’10’ numara giyerdi. Teknik olarak çok iyiydi. Varyete yapmazdı, oyun zekası vardı. Stili Oğuz Çetin’i andırırdı. İki ayağı raket gibiydi. Futbolu kibardı, çalımları narindi...”

Bu sözler yıldız bir orta saha oyuncusunu, bütün kulüpleri peşinden koşturan bir ulaşılmaz ünlü bir futbolcuyu değil; bir ara Düzcespor’un formasını da giyen kulüp başkanı Aziz Yıldırım’ın yeşil sahalarda sergilediği futbolunu tanımlıyordu.

Yılllarca medyanın futbolun içinden gelmediği yönünde tartışmalara konu ettiği Aziz Yıldırım’ı, okul takımında birlikte oynadığı arkadaşı Fethi Gürsoy, bu sözlerle anlatıyordu.

O yıllara tanık Düzcespor’un teknik direktörü Nejat Bakın ise bir kıyaslama yaparak onu tanımlarken Oğuz Çetin’i örnek gösteriyordu.

Aziz Yıldırım, önceleri lise takımında top koşturuyor, takımın en başarılı oyuncusu olarak sivriliyordu. Sadece sahada değil, derslerinde, sosyal çevresinde, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle ilişkilerinde de başarılı ve örnekti.

Fethi Gürsoy şöyle diyordu: “Türkiye’de Aziz Yıldırım ile ilgili çok şeyler anlatılıyor. Öncelikle sınıf arkadaşım. Lisede hep beraberdik. Okul takımında oynuyorduk. Aziz de futbol oynuyordu. Ben kaptandım. Aziz’le aynı sınıfta olmamızdan dolayı hep beraberdik. Sınıf başkanıydım aynı zamanda. Bilirsiniz başkanlar konuşanları tahtaya yazar. Ben Aziz’i hiç yazdığımı hatırlamam. Hatırladığım kadarıyla içimizde futbol oynayanların arasında dersleri en iyi olan Aziz’di. Ben ikmale kalırdım. Aziz’in hocalarla arası da iyiydi. Mazbut biriydi. Aziz’in okul macerasında öyle yaramazlık yoktu. Aziz de ben de orta saha oynuyorduk. Bizimle birlikte orta sahada Hasan vardı. Ben sekiz, Hasan altı, Aziz 10 numara giyerdi. Başkan olacağı belliydi. Liderlik ruhu taa o zamanlar vardı. Biz iyi bir takımdık. Saha içinde çok olumluydu. Topçular saha içinde birbirine bağırır, ama ben Aziz ile ilgili o tip bir şey hatırlamıyorum. Teknik olarak çok iyiydi. Topla çok iyiydi. Oğuz’a benzetirler ama ben daha çok onu Orduspor’da oynayan Japon Rıdvan vardı, ona benzetirim. Daha top ayağına gelmeden ne yapacağını düşünen bir arkadaşımızdı. Oyun zekası vardı. Pasördü, ayağında top tutmayı pek sevmezdi, o varyete yapmazdı. Düzce Lisesi’nin de renkleri sarı-lacivertti. Çubuklu forma giyerdik.”